Geçtiğimiz günlerde Antalya kamuoyunda dikkat çekici bir paylaşım gündeme geldi. Akdeniz Üniversitesi Rektörü, Antalya’ya yeni kurulan Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Birol Terlemez ve Antalya 4. İdare Mahkemesi Başkanı Seyfettin Kara’yı ziyaret etmiş ve bu ziyaretin fotoğraflarını sosyal medya hesaplarından paylaştı.
İlk bakışta bu ziyaret, bir nezaket ziyareti gibi algılanabilir.
Ne var bu ziyarette? Diye sorabilirsiniz.
Ancak biraz yakından bakıldığında, bu buluşmanın hukuk devleti ilkesi, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlık açısından birçok soru işaretleri doğurduğunu görebiliriz.
Üniversiteler, kamu tüzel kişiliğine sahip kurumlardır ve bu kurumların aldığı birçok idari karar, doğrudan bireylerin hak ve özgürlüklerini etkiler. Akademik personel hakkında alınan disiplin kararları; öğrencilerle ilgili işlemler, ihaleler veya atamalar. Tüm bu idari işlemler, hukuka aykırı görüldüğünde idare mahkemelerinde dava konusu olur.
Nitekim bugün Antalya İdare Mahkemelerinin dosya yükü incelendiğinde, Akdeniz Üniversitesi’ne karşı açılmış çok sayıda dava olduğunu biliyoruz.
Hal böyleyken, önünde onlarca üniversiteye ilişkin dava bulunan bir mahkeme başkanının, o davaların tarafı olan kurumun en üst yöneticisi ile yan yana gelmesi ve bu görüntünün sosyal medyada paylaşılması ciddi bir problem doğurur kanaatindeyim. Benzer bir paylaşımı yine bölge idare mahkemesinde davası olan bir oda başkanı da yapmıştı. Gazeteci meslektaşımız Teslime Tosun konuyu köşesinde irdelemişti.
Paylaşımda yer alan “sayın hâkimimizle adaletin ve hukukun üstünlüğü üzerine fikir alışverişinde bulunduk” ifadesi ise, bu fotoğrafın basit bir nezaket ziyaretinden öteye geçtiğini düşündürmektedir. Doktor hoca demek ki hukukçu bir başkana adalet ve hukukun üstünlüğü ile ilgili telkinde bulunuyor. Şaka gibi ama değil, üstelik bunu rektör kendi sosyal medyasında paylaşıyor. İşte bu paylaşım bile devam ede gelen davaları etki alanına çekiyor manası çıkabilir. Yargı mensuplarının bu konuda hassas davranmasını biliyoruz. Buna rağmen bir etki alanı oluşturma çabası içinde olanlarında nasıl bir gaflet içinde olduklarına şahit oluyoruz.

Davalı veya davacı olduğunuz dosyaları görecek olan bir hâkim ile hangi “hukukun üstünlüğü” üzerine konuşuyorsunuz? Bu tür bir görüşme, yargı bağımsızlığına gölge düşürmez mi? Hâkimlerin tarafsızlığının yalnızca fiilen değil, görünüşte de korunması gerektiği nasıl unutulur. Çünkü adaletin meşruiyeti, yalnızca bağımsızlıkla değil, aynı zamanda tarafsızlığın kamu vicdanında görünür şekilde korunmasıyla mümkündür.
Üstelik üniversite yönetiminin son yıllarda, kendisine muhalif gördüğü öğretim üyeleri ve öğrenciler hakkında çok sayıda işlem tesis ettiği, bu işlemlerin de sıklıkla yargıya taşındığı herkesin malumudur. Böyle bir bağlamda gerçekleştirilen bu ziyaretin kamuoyunda “mesaj” olarak algılanması kaçınılmazdır. Acaba bu görüşmelerde üniversiteye açılmış davalar da gündeme geldi mi? Yoksa ziyaret, yalnızca “bakın biz bir aradayız” görüntüsü üzerinden bir güç gösterisine mi dönüştürüldü?
İşin en düşündürücü yanı, bu ziyaretin alenileştirilmiş olmasıdır. Oysa ki, kamuoyunda tarafsızlığı tartışmaya açabilecek her tür görüntüden hâkimlerin titizlikle uzak durması gerekir. Sosyal medyada paylaşılan bu tür kareler, yalnızca yargıya duyulan güveni zedelemekle kalmaz; aynı zamanda hukuk devletinin en temel ilkelerinden biri olan kuvvetler ayrılığına da gölge düşürür.
Unutulmamalıdır ki, hukukun üstünlüğü; nezaket ziyaretlerinde kullanılan süslü bir kavram değil, adaletin şaibeden uzak, tarafsız ve bağımsız biçimde tesis edilmesiyle anlam kazanır. Aleyhine açılmış davaları bulunan bir kurumun yöneticisinin, o dosyalara bakacak hâkimlerle yan yana poz vermesi, bırakın hukukun üstünlüğünü güçlendirmeyi, kamu vicdanında “tarafsızlık” ilkesini zedeleyen bir tablo oluşturmaktadır. Hatırlarsanız rüşvetten tutuklanan Ekrem İmamoğlu sevdalısı bir öğretim görevlisinin İmamoğlu ile samimi poz vererek övgüyle bahsetmesini gündeme taşımıştım. Benim haberimden sonra apar topar birazda korkuyla görevden almıştı.
Son tahlilde, fotoğraf karesine sığdırılmak istenen şey hukukun üstünlüğü değil; olsa olsa hukukun gölgesidir.
